Tehlike ve baskı karşısında müminin asıl inancını gizleyebileceği kabul edilmiştir. İslam alimlerine göre bununla ilgili hüküm de Nahl suresindeki ayette verilmiştir.
"Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkara saparsa -kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında kalanın durumu müstesna olmak üzere- kim kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır; bunlar için çok büyük bir azap vardır." (Nahl Suresi, 106. ayet)
Yukarıdaki ayetin tefsirine göre "kalbi imanla dolu olduğu halde" ağır baskı altında kalan bir mümin, bu baskı yüzünden görünüşte inancının aksine beyanda veya davranışta bulunursa ayete göre bundan dolayı mümin olmaktan çıkmaz. Böyle bir zaruret durumda inancının aksini ifade etmeye veya yapmaya ruhsat verilmiştir.
"Müminler müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık Allah’la olan bağını koparmış demektir. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden korunmanız başkadır. Allah kendisi hakkında sizi uyarıyor. Sonunda dönüş Allah’adır." (Al-i İmran Suresi, 28. ayet)
Bu ayetin tefsirinde de Hz. Peygamber’in (Sav) de kendilerinden kötülük gelmesi muhtemel zorba kişilerle karşılaştığında müdara ettiği (takiyye yaptığı), bazı hallerde aile içi barışın sağlanmasında da bu yönteme başvurulmasını uygun gördüğü nakledilmiştir.
İslamın ilk yıllarında müşrikler, sahabelerden Ammar’a, babası Yasir ve annesi Sümeyye hatuna çok şiddetli eziyet ve işkencelere maruz kalmışlardır. Hatta anne ve babası işkence yapılarak şehit edilmiştir. Ammar'ın ise, kafirlerin tehdit ve zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söylediği kaynaklarda yazmaktadır. O zaman bazıları Ammar'ın kafir olduğunu söylemişlerdir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sav) şöyle buyurmuştur;
"Ammar kâfir olmadı, o baştan ayağa iman ile doludur." (İbni Mace)
Hatta daha sonra Hz. Peygamber (Sav), Ammar’a "Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle" buyurmuştur.
Hem Kur'an ayetlerinde böyle bir hüküm verilmesi, hem de Peygamber Efendimiz'in (Sav) hadislerine dayanarak takiyye yapmanın caiz olduğu çoğu İslam alimi tarafından belirtilmiştir.
Takiyye günümüzde caiz mi?
Bazı alimler İslamiyet’in ilk yıllarında Müslümanların zayıf olduğu için takiyye yaptıklarını artık böyle bir durumun olmadığını belirtirken; bazı alimler kıyamete kadar takiyye yapmak caizdir derler. Çünkü, Müslümanların kendilerini zararlardan koruması gerektiğini söylemektedirler.
Bunun haricinde takiyye yapmak başka durumlarda da ortaya çıkabilir. Örneğin; Canını ve malını korumak için, eşkiyaya, hırsıza gerçeği söylememek, parası ve malı olduğu halde yok demek caiz görülmüştür. Bahsedildiği gibi tehlikeli durumlarda takiyye yapmaya ruhsat verilmiştir. Burada önemli olan bunun dil ile yapılmış olması. Yani ayette geçtiği gibi kalben inanıyor ve iman ediyor olması lazımdır.