Kur'an'da "Yeminlerinizi koruyunuz (yerine getiriniz)" ayeti bulunmaktadır. Dolayısıyla yerine getirebileceği bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini mutlaka yerine getirmelidir. Özellikle yemin ederken Allah'ın adını vermesi verdiği bu söze Allah’ı şahit tuttuğundan mutlaka yeminine bağlı kalmalıdır.
"Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir)" (Bakara Suresi, 225.ayet)
"Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir." (Nahl Suresi, 91. ayet)
Ayetlerden de anlaşılacağı gibi dinimizde Yemin etmenin yeri vardır ve mubah olan bir davranıştır. Yemin etmek günah değildir fakat gereksiz yere yemin etmek, devamlı yemin etmeyi alışkanlık haline getirmek ve bu yeminleri yerine getirmemek caiz değildir.
Yalan yere yemin etmek (Yemin-i ğamûs) en büyük günahlardan biridir. Örneğin birinin olmuş bir şey için bilerek olmadı diye yemin etmesi yalan yere yemin etmektir.
Yemin etmenin kefareti
İnsanalar yapacakları işlerden eminse ve karşı tarafı da buna inandırmak istiyorsa yemin ederler. Mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemin mün’akid yemindir ve bu yemin yerine getirilmediğinde kefaret gerektirir. Yemin kefareti nedir, Kur'an da belirtilmiştir. Her ne şekilde olursa olsun yemini bozan kimsenin yemin kefareti ödemeleri gerekir.
Maide suresi 85. ayetine göre, kefaret şartları ve sıralamaları belirtilmiştir;
"Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz." (Maide suresi, 89. ayet)
Yine aynı ayette bir şeyin doğru olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla edilen yeminde (Yemin-i lağv) veya yemin kastı olmaksızın verilen yemin sözlerinin söylenmesi kefaret gerektirmez denilmiştir. Ayette, istemeden ağızdan çıkan yeminlerden dolayı kişinin sorumlu tutulmayacağı bildirilir.
Bir şey için yemin edilmiş fakat yemine uyulması halinde harama düşülecekse, fert ve toplum yararına aykırı ise yemini bozup kefaret vermek daha doğru görülür. Peygamber Efendimiz (Sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur;
Dinimize göre Müslümana farz olan bir şeyi yapmamaya yemin etmek doğru değildir. Örneğin "ben hiç oruç tutmayacağım" diyerek yemin edilmez. Bunun tersi olarak haram, günah olan bir şeyi yapmaya da yemin etmek doğru değildir. Örneğin "sınavı geçeyim içki oynayacağım" diyerek yemin etmek doğru değildir. Bu şekillerde yemin edenler için en doğrusu yeminini bozarak, yemin kefareti vermeleri olacaktır.
"Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan daha hayırlısını görürse, yeminini bozsun ve kefaret versin." (Hadisi şerif; Müslim)