Fatiha Suresinin Meali
Fatiha'nın türkçe amlamı Kuran Yolu Tefsirine göre ayet ayet aşağıdaki gibidir;
1- Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
2- Hamd, âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur.
3- Rahmân ve rahîm.
4- Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.
5- (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
6- Bizi dosdoğru yola ilet.
7- Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!
Devamlı okuduğumuz Fatiha'nın meali bu kadar olsada tefsiri yani ayetleri açıklamak, yorumlamak ve izah etmek uzun uzun yazılmıştır.
Fatiha Suresi Tefsiri
1- Bismillahirrahmânirrahîm: Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
Nahl suresi, 98. ayette "Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın" şeklinde buyurulduğu için Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce "euzü..." ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler. Tefsire göre sadece "Bismillahirrahmânirrahîm" değil "Euzübillahimineşşeytanirracim” ardından da "Bismillahirrahmânirrahîm" demek gerekir.
2- Elhamdü lillâhi rabbil'alemin: Hamd, âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur
Methetme (övme, hamd etme) bir iyilik ve güzellik karşısında yapılır, bu iyilik ve güzelliğin sahibi, kendisinin bunda iradesi ve etkisi olsun olmasın methedilebilir. Hamdetmek de dil ile yapılır; "hamdolsun, elhamdülillah..." denir, ancak bunun sebebi yalnızca nimet ve ihsan değil, irade ve ihtiyara dayalı bütün güzellik ve iyiliklerdir. Fatiha süresi tefsiri bu manada hamd yalnızca Allah’a mahsustur. İnsanların kendi isteklerine bağlı iyilik ve güzelliklerde Allah’ın da iradesi vardır. Onların irade ve isteklerine bağlı olmayan iyilik, güzellik ve hizmetler ise doğrudan yaratıcının, fıtrat ve özellikleri takdir edip yaratarak insanlara bahşeden kudretin eseridir. Dolayısıyla hamdin tamamı Allah’a mahsustur, O’na aittir.
3- Errahmânir'rahim: Rahmân ve rahîm
Rahman ve rahim, şefkat ve merhamet anlamlarındadır. Rahman, iyilere de, kötülere de rahmet eden, yarattıklarının hepsine merhamet edendir. Rahim, ahirette yalnız mü'minlere merhamet eden anlamına gelir. Allah’ın rahmeti bütün mahlukatı kapsar. Rahmetiyle, inanan inanmayan bütün insanlara rızıklarını ve nimetlerini bol bol vermektedir.
4- Mâliki yevmiddin: Ödül ve ceza gününün tek hâkimi
Ödül ve ceza günü'nün ahiretteki hesaba çekme ve hüküm verme günü olduğu başka ayetlerde de geçmektedir. Allah bütün zamanlarda ve zaman kavramına bağlı olmaksızın mutlak hakim, melik ve maliktir. Yüce Allah dünya hayatında, imtihan için kullarına da sahiplik ve iktidar vermiş; imanı olduğu halde gaflet içinde bulunan kimseler Allah’ın sahipliği ve iktidarının bilincinde olmaya özen göstermemişler; imanı olmayanlar da tamamen inkar etmişlerdir. Ahirette kulun, bu görünürdeki ve geçici iktidarı da ortadan kalkacağı için Allah’ın melik ve malik sıfatı bütün azametiyle ortaya çıkacak, belli olacaktır.
5- İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în: Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz
İnsanların yaratılış gayesi ibadettir; ancak onlar buna mecbur tutulmamış, serbest iradesiyle yerine getirmekte veya getirmemektedirler. Dünyadaki bütün nimetler ve imkanlar insanın yaşaması için verilmiş araçlardır. İnsanın sınırlı gücü ve iradesi her zaman maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya ve kendisinden beklenenleri yerine getirmesine yeterli olmamaktadır. Bu sebeple insanlar hem diğer insanlardan hem de insan üstü güçlerden yardım istemeye ve almaya kendilerini mecbur hissetmişlerdir. Fakat insanlar bazı zamanlarda şirke ve bedbahtlığa düşmüşler, dolayısıyla birçok batıl din, işe yaramaz sistem ortaya çıkmıştır. Bu ayet, ibadet ederken ve yardım isterken yöneleceğimiz doğru adresi bize göstermekte ve tevhidi (bir Allah’a ibadeti, sığınmayı ve yönelmeyi) getirmektedir.
6- İhdinessırâtel müstakîm: Bizi dosdoğru yola ilet
İnsan dünya ve ahiret yaşamını düzenlerken doğru yolun yanında; yanlış ve saptırıcı yollara da yönelmişlerdir. Bunun nedeni insanın kendini yeterli sanması, bilgi ve güç almak için Allah’a yönelmeyi reddetmesidir. "Bize doğru yolu göster" duası aynı zamanda rabbin, kullarına bir irşad ve uyarısıdır; eğer insan kendine yeterli olsaydı, doğru yolu görmesi ve bulması için bir başkasına ihtiyacı olmazdı. Allah’ın peygamberleri ile kullarına gönderdiği dinlerin genel adı da İslâm’dır. Yaratan ile yaratılan, Allah ile kul, akıl ile vahiy, hürriyet ile cebir, haksızlık ile adalet, iyi ile kötü... ancak İslâm’da yerli yerine konmuş, doğru ilişkiler ve dengeler kurulmuş, kurulma yolları gösterilmiştir. İslam’da vahiy, vicdan ve akıl birlikte işletilerek doğru yol bulunmaktadır.
7- Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn: Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!
Fatiha tefsiri son ayetinde, tarih boyunca ilâhî irşadı reddedenlerin tecrübeleri de doğru yolun İslam olduğunu göstermektedir. Bu sebeple doğru yolu arayanlar ve üzerinde bulundukları yolun sağlamasını yapmak isteyenler, dönüp tarihe bakmak, gerçek mutluluğu bulanlarla sapanlar ve Allah’ın gazabına uğrayanların yol ve yöntemlerini incelemek durumundadırlar. Kul (namazda Fatiha’yı okurken) “Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur” deyince Allah, “Kulum bana hamdetti” buyurur. Kul “rahmân ve rahîm” deyince Allah, “Kulum beni övdü” der. “Ceza gününün tek sahibi” deyince “Kulum benim yüceliğimi dile getirdi” der. “Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” deyince “Bu, kulumla benim aramda ortak olan kısımdır ve istediği kulumun olacaktır” buyurur. Kul “Bizi dosdoğru yola ilet; nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!” deyince Allah, “İşte bu, yalnızca kuluma aittir ve kuluma istediği verilecektir” buyurur.
Tefsir; Kuran Yolu