Kur’an’a göre o, karşı konulmayacak bir güce, üstün ve kesin bilgilere sahip, Allah nezdinde çok itibarı olan ve diğer meleklerin kendisine itaat ettiği şerefli bir elçidir. Yenilmez bir kuvvet ve Allah nezdinde büyük bir makam sahibi olduğu ifâde edilmiştir.
"O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve arşın sahibi (Allah’ın) katında itibarlı bir elçinin (Cebrâil’in) getirdiği sözdür." (Tekvir, 19-20)
Sahabelerdenden rivayet edildiğine göre: “Allâhü Te’âlâ, Hz. Âdem'i (a.s.) yaratmayı dileyince, Cebrail'i (a.s.) yer yüzüne gönderdi ve yeryüzünden toprak almasını emretti. Cebrail (a.s.) yeryüzünden toprak almaya gidince, arz; “Benden bir parça alıp, noksanlaştırmandan Allâhü Teâlâ’ya sığınırım” dedi. Bunun üzerine Cebrail (a.s.) yeryüzünden toprak almadan geri döndü ve: “Yâ Rabbî, dünyâ kendinden bir parça toprak alınmasından sana sığındı. Ben de almadan geldiğim için sana sığınırım” dedi. Bunun üzerine Allâhü Te’âlâ Mikâil (a.s.)’ı gönderdi. Arz, Mikâil (a.s.)’a da aynı şeyi söyledi. O da toprak almadan dönüp, Allâhü Teâlâ’ya Cebrail’in (a.s.)’ın söylediği gibi söyledi. Bundan sonra Allâhü Te’âlâ, melekü’l-mevt olan Azrail (a.s.)’ı yeryüzüne gönderip toprak almasını emretti.
Hz. Peygamber'e (S.a.v.) soru soran adam arkasını dönerek gitti.
Hz. Peygamber (S.a.v.) Onu geri çağırın" dedi. Ashab-ı kiram hiç kimseye rastlamadılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.a.v.) şöyle buyurdu: "O Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için gelmişti".
“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi, 77. ayet)