Hz. Ali ve Hz. Aişe grupları
Bir yandan ortaya çıkan anarşi, bir yandan Hz. Osman'ın katillerinin bulunmasını isteyenler Hz. Ali'yi zor durumda bırakmıştı. Bunun üzerine bir karışıklık daha eklendi; Hz. Aişe, hac ibadetini yaparak Medine'ye dönmek üzereyken Hz. Osman'ın şehit edildiğini öğrenince Mekke'ye geri döndü. Hz. Aişe, Osman'ın mazlum olarak öldürüldüğünü, şehit Osman'ın kanının heder olmaması gerektiğini, katillerin mutlaka cezaya çarptırılmaları ve şer'i hükümlerin uygulanması gerektiği söylemişti. Daha sonraları Hz. Aişe, Osman'ın intikamını almak için herkesi toplamaya ve bir araya getirmeye çalıştı.
İslam dünyası, ortaya çıkan bu iç karışıklar nedeniyle zor durumlar geçirmekteydi. Ve kaynaklardan anlaşıldığı üzere Hz. Ali (ra) ve Hz. Aile (ra) tarafları olmak üzere iki grup oluşmuştu. Hz. Aişe ve Hz. Ali iki taraf arasında çatışmanın meydana gelmemesi için sahabeler aracılığı ile sürekli birbirleri ile görüşüyorlar, tavsiyelerde bulunuyorlardı. Sahabeler, Hz. Aişe ve yanındakiler ile görüşmüş, onları ümmetin birliğini bozmama konusunda ikna ederek Hz. Ali de buna katılırsa bunun barış ile biteceğini söylediler. Hz. Ali de bu durumdan memnun oldu ve barış olağan bir durum olarak görünüyordu.
Fitne ve savaşın başlaması
İbn Sebe ( Abdullah b. Sebe) İslam’ı kabul eden, ancak daha sonra müslüman beldelerde sapık fikirler yaymaya başlayan biriydi. İbn Sebe ve yandaşları, bu olaylarda tarafların (Hz. Aişe ve Hz. Ali) anlaşmak üzere olduğunu farkedince, gizli bir toplantı düzenlemiş ve barış yapılırsa bunun kendileri için ölüm demek olacağını söyleyerek, savaşın başlatılması için karar almışlardır. Kaynaklara göre bu fitneyi çıkaran ve savaşı başlatmakta en büyük rolü olan İbn Sebe ( Abdullah b. Sebe)'dir.
Ertesi gün Abdullah b. Sebe ve yandaşları Hz. Aişe'nin tarafına hücum etmeye başlamıştı. Hz. Ali ne olduğunu anlama çalışıyordu. Hz. Ali kendi tarafını savaşmaktan alıkoyarken, Hz. Aişe de kendi tarafını teskin etmeye çalışıyordu. Fakat fitne tohumu atılmış artık savaş başlamıştı. İki taraf da ne olup bittiğini anlamadan, bu kadar çözüme, barışa yakınken kendilerinin savaşın içinde bulmuşlardı.
Fitneyi çıkartıp savaşın başlamasına neden olanların hedefi Hz. Aişe idi. Herkes Hz. Aişe'yi ölümü pahasına koruyordu ve büyük bir kahramanlık ile dövüşüyorlardı. Savaş neredeyse Hz. Aişe’nin etrafında devam ediyordu. Hz. Aişe ve Hz. Ali savaşı durdurmak için çok gayret sarf etseler de çarpışmalar devam ediyordu.
Savaşa son vermek için birisi Hz. Aişe'nin devesine saldırarak deveyi yere yıkmıştır. Bu olay bir anlamda savaşı durdurmuş, Hz. Ebu Bekir'in oğlu Muhammed, Hz. Ali tarafından koşarak Hz. Aişe'ye yardım etmiş, Hz. Ali de Hz. Aişe'nin yanına gelerek hatırını sormuş ve onu refakatçılarla birlikte Medine'ye göndermişti.
Sonuç
Kısaca Cemel Vakası olayı 657 yıllarında son buldu. Hz. Ali ve onun tarafındakiler kazanmış sayılsa da, Müslümanlar arasında herhangi bir ayrılık olmadı.
Hz. Aişe yara almadan Cemel vakasından yani iç savaştan kurtuldu.
Hz. Aişe (ra) bu olaylardan dolayı müminlerin birbirlerini incitmemelerini, kendisi ile Hz. Ali (ra) arasında bir gerginlik, bir kırgınlık bulunmadığını söyledi.
Hz. Ali (ra) de hem Hz. Aişe’ye hem de onun yanındakilere iyi davrandı. Cem'el vakasında ölenleri bizzat gömdürdü ve Basra’ya girmeden önce ordusuna yağma yapmamalarını ve kimseye dokunmamalarını emretti.